1- TÜRKİYE EKONOMİSİ her anlamda iyi gitmiyor. Yıllardır, Türk Ekonomisinin büyüyormuş gibi yapmasına vesile olan inşaat sektöründe bile, zayıflama gözleniyormuş. İnşaat maliyetlerinin artmasına paralel olarak, yeni yapı stokunda da sanırım gerilemeler yaşanıyormuş. Türkiye Ekonomisi üreterek ancak hem toplumuna hem de devletine refah tesis edebilir. Bilgi Toplumu olmanın en büyük özelliği “bilgi temelli üretim” ölçeğine geçmektir. Bu bağlamda “yükte hafif pahada ağır” üretim modeline geçmeden, toplumsal refah ve sosyolojik kalkınma ancak kâğıt üzerinde süslü bir dilek ve beklenti olarak kalır. Üretim ekonomisine yönelmeden, eldeki hem fiziki hem de beşeri kaynakların optimal bileşimi sağlanmadan, yıllardır ağzımızda sakız gibi çiğnediğimiz veya çığırdığımız türkü olan, “muasır medeniyet” düzlüğüne ulaşmamız, ancak belirttiğim gibi temenni olarak kalır. Çünkü, aşmamız gereken ne engeller; ovalar/vadiler bitiyor ne de katetmemiz gereken yollar. İşte bu yüzden, tavsamaya neden olmadan, üretim ekonomisine dört elden sarılmalıyız. Post-modern toplumların çok farklı konuları ve olayları tartıştığı ve yeni ufuklara yelken açmaya hazırlandığı 21.yy’da hâlen içişlerimizde anakronik meselelerle meşgul olmak, zaman ve kaynak israfına neden oluyor. Şu fani dünyada toplumumuzun mutluluğunu ve refahını gözetmek, neden bu raddede zor? Akıldan ve bilimden yüz çevirince, seküler normlar ile maneviyat yarıştırılmaya kalkınınca, almamız gereken yolun mesafesi gitgide uzamakta.
2- Ülkemizde bir başka güncel gelişme asayiş endişesinin gittikçe artması. Gerçekten de hiç aklıma gelmez idi, Türkiye’de hayatta kalmanın “survivor” mücadelesine dönüşeceği! Hiç yadsımaya gerek yok, ama ya da fakat ile geçiştirmeye de gerek yok: Sokaklarımızda güvenlik seviyesi alarm verir düzeyde. Caddeler, mahalle araları, köşe başları; daha doğrusu canlılık belirtisi olan kente içkin yerleşim yerlerinde neredeyse “can güvenliği” bıçak sırtında. Türkiye Yüzyılı ve Emekliler Yılı denen bir zaman düzleminde, konuştuğumuz meseleler veya problemler, inanın insanı derin kederlere boğacak türden, yani bu hadiseler ancak üçüncü dünya ülkelerinin yaşayabileceği türden hadiseler. İnsanlar, gündüz bile tedirgin bir ruh hâlindeyken akşam saatlerinde geçtim mal güvenliğini, ırz ve can güvenliğini nasıl tesis edeceğiz? Bu yazdıklarımın hiçbiri AFAKİ değildir.
3- Biraz gazete sayfalarında gezindiğinizde, TV’DE haber bültenlerine baktığınızda, sosyal medyada çok fazla gündem olan/izlenen haber/gelişmeleri yine okuduğunuz veya izlediğinizde, vahametin boyutunu algılıyor ve irkiliyorsunuz. Tabiî eğer siz, Pembe Rüyalar Diyarında yaşadığınıza inanıyorsanız/inandırıldıysanız, sizlere söylenebilecek fazla bir şey yok. İntihar sayılarında artış var. İnsanlar neden intihar ediyor? Hemen çıkıyor bazıları, bu intiharların arkasındaki temel neden ekonomi değil ki, yani hepsinin intihar nedeni ekonomi değil ki diyebiliyor. Yahu ne fark eder, insanlar neden intihar etmeye meylediyor? Yaşamla olan bağını neden koparıyor? Gencecik insanlar, neden harçlıklarını çıkarırken yani çalışırken öldürülüyor(katlediliyor)? Değerli okuyucular, hani Kraldan daha fazla Kralcı olmak, hakikat gözlerini kapatabiliyor insanın. TÜRKİYE YÜZYILINDA, Cumhuriyetimizin 100. yılını idrak ederek rejimimizi taçlandıracağımız bir çağda, gelecek korkusu ve kaygısı, öte yandan ekonominin yalpalayan görüntüsü karşısında hanehalklarının rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerinde karakterize ettiği yaşamak için bin bir cefaya katlandığı bir sosyo-ekonomik ve sosyo-politik gayretkeşliği, kanımca hiçte hedeflenen şeylerle örtüşmüyor, bırakın teğet bile geçmiyor.
4- Bıkmadan usanmadan yazmaya devam edeceğim. Konum, yine CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel. Sayın Özel’in işi gerçekten de çok zor. Siyasal iktidarla uğraşacaksınız, öte yandan parti içi klik savaşlarında cephede gedik vermeden partiyi tam hedefe, yani İKTİDARA taşıyacaksınız, vallahi çok zor. Ama bakıyorum da Sayın Özgür Özel de öyle kolayca pes edecek bir profil çizmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi hâlen hem sosyal medya âleminde hem de gazete köşelerinde ve TV tartışma programlarında, ağızlara pelesenk edilmişçesine gündeme getirilip duruluyor. Evet, kanımca da ülkede bir “normalleşmenin” zuhur etmesi ve siyasal erk ile ana muhalefet partisinin bir araya gelmesi, zaten olması gereken bir durumdur. Ne yani sürekli hırgür siyasetiyle nereye varacağız? Evet, şuan Türkiye’de politikadan neşet eden bir huzursuzluk var; siyasete ve siyasetçilere olan güven kaybı fazlaca. Ne olmalı, tabii ki Özgür Özel gerektiğinde bu ülkenin devlet başkanı ile görüşecek, müzakere yapılması gereken konularda, istişare kanallarını açık tutacak. Bilmiyorum, bizim bu SOL MAHALLE neden bu raddede sabırsız ve tahammülsüz? Özel’e biraz zaman tanımak gerekiyor. Anayasa konusundaki tavrını Sayın Özel net olarak ortaya koydu. Zamanında Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan tuzaklar, bir kez daha Sayın Özel’e mi yapılmaya çabalanıyor? Bu sayıda çok başlılık olmaz, CHP’NİN Genel Başkanı Sayın Özel’dir, bekleyelim ve zamana yayalım; bakalım neler olacak…
SON YAZILAR