İŞSİZLİK VE İSTİHDAM

Türkiye’de siyasetle yatıp kalkarken bizlerin tek odaklandığı husus, siyaset kurumu aktörlerinin genellikle samimi olmayan açıklama ve eylemlerin içinde olmaları.

Yeni anayasa istemleri…

Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sitemi

Şu bir gerçek, siyaset kurumu ve aktörlerinin toplum nezdinde itibarının gittikçe irtifa kaybetmesi.

Neredeyse bir yıldır seçim işleriyle meşgul olduk, genel seçimden yerel seçime uzandık.

Ama süreç sonucunda, kanımca “bir arpa boy yol alamadık” desem/dense, yeridir.

TUİK…
İşsizlik rakamlarını açıkladı.
İşsizlik “düşüyormuş”!
Daha doğrusu Mart ayında işsizlik gerilemiş.

Tabiî bir başka açıdan baktığımız vakit işsizlik ve istihdam sorunsalı eşanlı olarak devam etmekte. Resmi kurumların artık yayımladığı verilere pek güven kalmadı. Bugünlerde unutuldu ama “itibardan tasarruf edilmez” denilen zamanlarda, “prestij” sanırım sadece yapılan fiziki yatırımların maliyetleri bağlamında değerlendiriliyor ve buna göre anlam yükleniyordu. Esas üzücü olan, devlet kurumlarının da “itibar” kaybı yaşaması.

İşsizlik, kesinlikle memleketimizde bir sorun ama ağırlığı epeyce hissedilen bir sorun. TUİK, istediği kadar işsizlik düşüyor desin pek inandırıcı gelmiyor. Toplumun içindeki “gizli işsizler” ve “gönlü kırılan” hesaba katılmayan kitleler de eğer dikkate alınırsa işsizliğin yakıcı boyutu daha sağlıklı gözlemlenerek, değerlendirmeler yapılabilir.

Bir kere, Türkiye’de işsizlik-istihdam sarmalında en büyük açmazlardan biri, işgücü piyasalarının talep seviyesi ile işgören arzının “optimal düzeylerde” kesişememesi( buluşamaması). Üniversitelerin hem idari bilimlerinden hem de teknik bölümlerinden her sene yüzlerce mezun veriliyor. Ama bakıyorsunuz, bu mezunlara iş olanağı sağlanacak alan veya kadrolar yeterince ihdas edilmemiş.

SABAH GAZETESİNDE aşağıdaki gibi bir haber vardı:

200 kişilik ilan verdi 7 kişi alabildi! Deprem bölgesinde iş insanları eleman bulamıyor

Depremin ağır hasar verdiği Adıyaman bu konuda alarm veriyor. Şehirde sanayi üretimin kümelendiği Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSB) eleman aramayan fabrika yok denecek kadar az. Deprem öncesinde 22 bin kişinin istihdam edildiği OSB, 10 binin altına gerilemiş durumda. Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği Başkanı Talha Özger, "Bizim de OMS firması olarak memleketimiz Adıyaman'da fabrikamız var. Maalesef eleman bulmakta büyük sıkıntı çekiyoruz. Çalışanların da maalesef yaşadıkları büyük travmadan dolayı verimleri düştü" dedi. Halen yüzde 60-65 kapasite kullanım oranıyla çalıştıklarını söyleyen Kayra Mutfak Yönetim Kurulu Başkanı Barış Binzet de, "Hazır mutfak üretimi yapan bir firmayız. Aslında yeterli eleman bulsak bu oran çok daha yukarılara çıkar. Yüzde 100 kapasite ile çalışmamamızın tek nedeni yeterli eleman bulamamamız" diye konuştu.

Depremin merkez üssü Kahramanmaraş'ta tekstil başta olmak üzere birçok fabrika, afiş ve sosyal medya ilanlarıyla işçi arıyor. "İnsanlar fabrikalar yerine yüksek ücret veren inşaat sektörünü tercih etti. Sanayide ciddi işçi açığı var" diyen Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Meclis Başkan Vekili Mahmut Arıkan, çözüm için Almanya modelini önerdi: "Üniversitelerin dörtte üçünü Almanya'daki gibi 2 yıllık meslek yüksekokuluna çevirmemiz lazım. Nitelikli iş gücünü ancak bu şekilde sağlayabiliriz." Şehrin önde gelen sanayicilerinden İsmail Kurtul da işçi açığın büyüyen bir sorun olduğunu belirtti. Kırsal mahallere servis koymalarına rağmen işçi bulamadıklarını ifade eden Kurtul, "Bazı tesislerimiz tam kapasite çalışamıyor. Yeni yatırımlarda bizim için bir soru işareti artık" dedi.

Değerli okuyucular, dikkat ediyorsanız yazımlarımız hiç değişmiyor. Bu ülkede “ara eleman” eksikliği gün gibi açık. Tuhaf bir durum var; işsizlik düşüyor öte yandan işyerleri talep ettikleri işgücünü istihdam edemiyor. Gençlere kızan büyükleri izliyor veya dinliyorum sosyal medyada. Şuna katılmıyorum, “gençler tembel, iş beğenmiyorlar!” Ne demek yahu! 4 yıl ilgili alanında ve bölümünde tahsil yapacaksın ama en sonunda gelecek sanayinin talep ettiği işçi olacaksın. Hiç böyle bir dünya yok! Her şeyden önce, eğitim sistemimize odaklanacağız ve öte yandan plansız ve programsız üniversite eğitimine yönelmeyeceğiz.

BELEDİYELER

EKONOMİ