Ülkelerin dış politikalarını şekillendiren en önemli unsurlardan biri coğrafi konumlarıdır. Coğrafya kaderdir öngörüsü, sömürge mantığının meşrulaşmasına neden olan ekonopolitik uygulamalar kapsamında değerlendirilmesi gereken stratejik yaklaşımlardır.
Bu yaklaşımların coğrafyalar üzerindeki etkilerini yaşadık, uzak ve yakın çevremizde gelişen olaylarla da yaşıyoruz.
O halde; siyasi otorite haline gelen büyük askeri ve ekonomik güçler olarak bilinen devletlerin siyasi coğrafyaları, kendilerince ürettikleri jeopolitik hakları günümüz dünyasının insanlık boyutunu yansıtmaktadır.
Değindiğim konuyu biraz daha derinlemesine irdelemeye başladığımızda karşımıza Siyasi Coğrafyaların Gelişmesi ve konuya ilişkin Jeopolitik Teorileri üreten teorisyenler çıkmaktadır.
Peki, jeo ekonomik konum ve ülke ekonomileri üzerinde etkili olan bu Jeopolitik teoriler nelerdir sorusuna yanıt aramak gerekir…
Bir genelleme olarak ele aldığımızda;
Ülkelerin gücünü yansıtan ekonopolitik hakimiyet alanlarının genişliği ve bu koşulları sağlayan siyasi kudretleri yatmaktadır.
Bunlar;
- Kara Hakimiyeti Teorisi,
- Deniz Hakimiyeti Teorisi,
- Hava Hakimiyeti Teorisi,
- Kenar Kuşak Hakimiyeti Teorisi
Olarak ülkelerin stratejik politikalarını oluşturmaktadır.
Halford Mackinger tarafından ortaya atılan Kara Hakimiyeti teorisi Avrasya jeopolitiği olarak karşımıza çıkar ve bu kapsamda Avrupa, Asya ve Afrikayı dünya Adası olarak tanımlanmış olup, merkezinin Avrasya olduğu kabul edilmiştir.
Avrasya jeopolitiği, hem bu coğrafya kapsamında yer alan Rusya, hem de Rusya’yı kendi ekonomik ve askeri gücüne rakip görerek hedef alan ABD önemli ve sürekli güncel konudur.
Çünkü; gerek soğuk savaş döneminde, gerekse soğuk savaşın ardından ABD Avrasya jeopolitiğini hak ettiği ödül olarak görmüştür.
Aslında Avrupa jeopolitiğinde etkili olan ve dünyayı yeniden şekillendiren bir süreç Polonyada başlayan işçi hareketlerinin lideri Lech Walesa’nın Ekim 1981 de hükümet ile yaptığı anlaşmaya kadar uzanır.
1980’li yılların ekolünü oluşturan bu süreç, 1985 yılında Michael Gorbachow ile başlayan açıklık politikasının kapsamında oluşan etki ile, 9 Kasım 1989’da Berlin duvarı inşaatından 28 yıl sonra yıkılması, 25 aralık 1991 de Gorbaçov istifa ettikten 1 günsonra 26 aralık 1991’de Sovyetler birliği yıkılarak çeşitli ülkelere bölünerek Sovyetler birliği son bulmuş ve 1999 ‘dan itibaren Putinin göreve gelmesi ile ekonomisini düzeltmeye başlayan Rusya karşısında ABD 2010 yılına kadar Avrasya politikasında bir gerileme yaşamış, buna neden Ortadoğu ve körfez savaşları politikası olduğunu düşünebiliriz.
2010 yılından sonra kenar kuşak stratejisi kapsamında Çin, ABD ve Avrupa ekonopolitiği üzerine etkili olmuş ve Avrasya jeopolitiği günümüz Ukrayna’da yansıyan Yugoslavya’nın bölünmesinden sonra yaşanan kanlı sürecin ardından, belki de çok daha kanlı bir sürecin başlangıcı olacaktır.
SON YAZILAR