DEPREM SONRASI... KAYITTA KALSIN...

DEPREM…

Bir doğal afet olduğuna göre toplumsal dayanışmayı öngörür.

HAYAT…

Normalleşecektir. Sanırım, yaşamın “normalleşmesi” çağrılarından rahatsızlık duyanlar var.

Pekâlâ yaşamlarımızı kaldığımız yerden devam ettireceğiz. Ettirmek zorundayız. Şu bir gerçek hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tabii buradan, konfor alanlarımızdan olanbitenler hakkında yorum yapmak, sanırım ancak “klavye kahramanlığı” oluyor.

Her şeyin “normalleşmesi” gerçekten de epeyce bir zaman alacak. Bu dönemde kaçınılması gereken en elzem husus, deprem bölgesindeki insanlara “akıl vermektir.” Buradaki insanlarımız da yaşamlarını devam ettirmek mecburiyetinde olduklarını biliyor olmasına biliyor ama dediğim gibi zaman…

Siyaset yapmayın diyorlar…

Bu cümle için bir “yorum” yap-a-mıyorum.

Kanımca…

Bölücülük yapmamak, ırkçılık yapmamak gerekiyor.

Değerli okuyucular,

Politikacılar, uğraş alanları gereği siyasi söylemde bulunacak. Siyaseti bu minvalde “berbat bir şey”, “kötülüklerin anası” gibi sunmak, bence arızalı bir kafa yapısının ürünüdür.

SİYASET-POLİTİKA…

Hayata ve insana “yön verme” sanatıdır. Siyaset yapmadan, siyasî aksiyonların içinde olmadan, Allahaşkına nasıl hayatî kararlara imza atacaksınız?

Burada önemli olan…

Neyi nasıl yaptığınız ve…

Üslûbunuzun seviyesi. Siyasetçiler, ağızlarından çıkan kelamlara azami derecede dikkat edecekler.

 

Esas üzerinde durulması gereken bence başka nokta…

“Değerler”…

Gelenek ve görenekler…

Tutum ve tavırlarımız…

Zaten artık ahlâk için bir şey söylemeye gerek görmüyorum, işte görüyoruz ahlâk unutulunca neler oluyor!

Toplumumuzda kendince yer edinmiş/tutmuş “aydın” diye geçinen insanların ağızlarından çıkan kelimelere/cümlelere, kalemlerinin sarf ettikleri kelamlara çok fazla ehemmiyet göstermeleri gerekir.

Bakıyorum da…

Bir kesim var; işte köşeyazarı, yorumcu, analiz yapan ekran yüzleri, Cumhuriyet Halk Partisi ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan daha fazla uğraşıyorlar.

Uğraşıyorlar dediğim, yıkıcı minvalde…

Bakın, Türkiye’de yıllar geçse dönem ve devir değişse de, ezberlerimizden bir türlü vazgeçemiyoruz. Yıllardır insanların dikkatine sunulan ne?

“Halktan uzak olmak!” “Cumhuriyet Halk Partisi halktan uzak bir parti…”, demek…

En başta belirttiğim üzere, bölücülüğe ve dinsel mezhepçiliğe isteyerek ya da masumane bir biçimde yol vermektir.

KİN ve NEFRET…

NİFAK TOHUMLARI…

RÖVANŞ…

ÖÇ ALMAK…

KUTUPLAŞMA ve SAFLAŞMA… İDEOLOJİK BAĞNAZLIK…

Bu olumsuz duygularla/hislerle bizlerin…

Ne 2023’ü…

Ne 2053’ü…

Ne de 2071’i…

Kenetlenerek karşılamamız mümkün değildir.

 

İşte bu siyaset değildir. Oturduğumuz yerlerden kâh bilgisayar başından kâh davet edilen tv mekânlarından ağzımızı köpürterek olumsuz duygudurumlarının dağılmasına aracı olduğumuzda, ne milletimizin ne de devletimizin iyiliğine çalışmış oluruz.

Bu ülkede yıllarca değişmeyen bir başka mesele de…

Birbirimizde olmayan “şeyler”den( mal ve mülk, lüks eşyalar vb.) ve olumsuzluklardan hayata tutunma ve yaşam içinde mutlu olma dayanaklarıdır.

Solcular sağcılardan haz etmemiştir. Solcular sağcıların düşüncelerini ve ileri sürdükleri fikirleri “gericilikle” ve vatan düşmanlığı ve hainliğiyle yaftalamıştır…

Sağcılar da solculardan memnun olmamışlardır. Solcuların düşüncelerini küfür olarak telakki etmişlerdir.

Uzayıp gider.

Milli ve yerli olduktan sonra kendilerini solcu addedenler de sağcı addedenler de, Türkiye’nin ortak gelecek vizyonuna artı “değer” sağlar.

Mesele, medeni olacağız diye, yüzyıllarca bu coğrafyada varolan geleneklerimizden, kültürümüzden, insan hâllerimizden “yüz çevirmemektir.”

İstediğiniz kadar yaygara çıkarın…

Türkiye’nin konumlandığı coğrafya, İSLAM coğrafyasıdır. Burası için, ANADOLU için, kadim uygarlıkların beşiği denir.

Son tahlilde, Anadolu toprağı İslam değerleriyle ve Müslüman insan hâlleriyle yüzyıllara damgasını vurmuştur.

Demek istediğim…

Artık daha fazla ayrışmayalım. İnsanlar “ALLAH-ALLAHUEKBER” dedikleri için rahatsız olmayın…

Dinine ve imanına tutundukları için bu toplumun bir kesimi, bir diğer kesimi tarafından her nevi olumsuz sıfatlanmalarla tanımlanmakta.

Neyse, yazı çok uzayacak. Bitirirken…

İyilik… Hoşgörü… Tevazu… Tahammül… Karşılıklı sevgi ve saygı… Vicdan… Merhamet…

Sizi bilmiyorum ama benim yaşamımda vazgeçmeyeceğim düsturlarım yukarıdaki kelimeler olacak.

  

BELEDİYELER

EKONOMİ